9/08/2010

Dalgalar

Yalnız geçen her dakika; daha da boğmaya devam ediyor bünyeyi. Geriye dönüp, ne kadar zaman geçtiğine bile bakamıyorum. Korkaklık da diyebilirsiniz, cesaret de. Bana soracak olursanız ikisi de değil. Etrafımdaki kaç insan; geçmişe meydan okuyup geleceğe umutla bakabiliyor ki ben bu işi becerebileceğim.

Güzel yıldönümlerimiz her daim aklımın bir köşesinde yer alıyor. O günleri tekrar yaşayamayacağımız gayet açık. Bu günleri aklımdan çıkartamıyorum çünkü kesinlikle eminim ki daha iyisini yaşamadan çıkartamayacağım. Bütün duygularımız için geçerlidir bu durum. İster üzülün, ister mutlu olun veya kararsız kalın. Daha iyisi veya kötüsü ile karşılaşana kadar geçmişinizde yaşattığınız anıları silemiyorsunuz. Kurtarıcısını arıyor bünye kısacası. Kurtarıcınız; bazen farkına bile varamayacağınız şekilde karşınıza çıkıyor. Bazen de kendini belli ediyor. İnsanlar arasındaki ne büyük farklardan biri de işte burada ortaya çıkıyor.

Acı çekiyorsunuz evet. O size veya siz ona büyük bir hata yaptınız ve cezasını ikiniz de çekiyorsunuz. Günler birbirini kovalıyor ve sizin bu kötü anıdan kurtulmanız için aklınızda tek bir düşünce kendine yer ediyor: Daha büyük bir acı çekmek.

Ne kadar mantıksız geliyor değil mi buradan okuyunca? Kendi geçmişinize dönün o zaman. Aynı düşünceler sizin de aklınızdan geçmemiş miydi? Sırf bu yüzden önünüze çıkan ilk insan ile ilişki yaşamayı düşünmediniz mi? Elbette yapmadınız böyle bir şey. Bize kalsa zaten dünya üzerinde en az hata yapan canlılarız. Yaptığımız hatalardan ders aldıktan sonra zaten gerisi mühim değildir. İstediğiniz kadar hata yapabilirsiniz. Öyle bir an geliyor ki; yaptığınız hatalar sadece basit bir “ders” sonucunda etkisinden kurtulamıyorsunuz. Yaptığınız hatalar; sadece sizi değil karşınızdaki veya etrafınızdaki insanları dahi etkileyebiliyor. Özür dilemek, ders aldığını söylemek bu kadar kolay işte. Bir insanın hatalarından ciddi şekilde ders çıkartabilmesi için geçmişe dönüp o günleri tekrardan yaşaması gerekiyor. Çektiği ve çektirdiği acıların farkına vardıktan sonra geçen günlerin ondan neler götürdüğüne dair kafasındaki soru işaretlerini cevaplayabilir. Bu cevaplar belki de ne sizi veya karşınızdakileri olumlu anlamda etkileyecektir. Amaç da tam olarak bu zaten.

Önemli olan; hatalarınızın farkına vardıktan sonra, etkilenen insanlar ile yapacağınız karizmatik bir konuşmanın ardından her şeyin düzelmesini beklemek değil. Elbette uzun sürecek. Elbette siz ve onlar egonuzun serin sularında, dalgalar arasında eğlenmeye devam edeceksiniz. İlk adımı kim atacak, ilk kim ezilecek diye karşılıklı olarak bekleyeceksiniz. Beklemek her zaman iki taraf için olumlu sonuçlar doğurmuyor. Bir taraf işin eğlence kısmı ile günlerini geçirmeye devam ederken; diğer taraf da günler hatta aylarca kafasını yoracak bir sürü mantıksız sual ile mücadele edecek. Mücadele sırasında karşısına çıkacak insanların maskelerinin altındakileri göremeyecek. Ne olursa olsun mantığı ile karşısındaki insanlara kurtarıcı gözü ile bakacak. Onları sevecek, onların her zaman yanında olacak ve onların da onu yalnız bırakmamasını isteyecek. İşin sonunda bomboş bir odada tek başına kafasını dağıtmak için elinden gelebilecek bütün imkânları kullanacak.

Dalgalar üzerine doğru geldikçe daha da mutlu oluyordu. Daha önce bu kadar zevkli bir an yaşamış mıydı gerçekten hatırlamıyordu. Etrafında sevdiği insanlar vardı. Onları gerçekten seviyor muydu yoksa sırf yanında oldukları için mi onlara iyi davranıyordu. Düşüncelerden uzak durması gerekiyordu. Dalgalar düşünmeyi sevmezdi. Peki; o şuan ne yapıyordu? Sevdiği insanlar yanında mıydı? “Gerçekten en azından benim kadar mutlu mudur?” diye kafasından geçirdi. Onun için üzülmeye başlamıştı. “Neden bu kadar küçüldük, çocuklaştık” diye aklından geçirdi. İşte tam bu sırada dalgalar onun daha da küçülmesini istemedi. İnsan boyunun çok üstünde bir dalga onu, iyiliğini ve bütün masumiyetini alıp götürdü. Geriye basit bir kukla kaldı. Sahibini bekleyen, sahibi için her şeyi yapacak basit şuursuz bir kukla.