6/07/2010

Üç Nokta

İstemeden de olsa onu üzdüğümün farkındaydım. Çok uzun zamandır yaşadığımız güzel günler bir çırpıda yerini yalnızlığa bırakmıştı. Hayatım artık eskisi kadar yaşanılası bir halde değildi. Her sabah uyanmadan önce gözüme çarpan güneş artık eskisi kadar aydınlatmıyordu odamı. Karanlık ve solgun bir dünyaya doğru yol alıyordum.

Bir insan için ne kadar kolay bir şeydir kaybetmek. Kazanmanın verdiği doyumsuz tad kadar görecelidir aslında. Bazı insanlar; sadece birilerinin kalbini kazanmak için hayata tutunurlar. Kazanamadıkları zaman hayata küsmeden yollarına devam ederler. Bazılarımız da kaybetmeyi kaldıramayacak kadar kendini beğenmişlik uzmanıdırlar. Basit bir kaybetmekten bahsetmiyorum burada. Dünya üzerinde sizi siz yapan herşeyi kaybetmekten bahsediyorum. Aileniz, dostlarınız, sevgiliniz. Bir insan neden herşeyi bir kalemde silmek isteyebilir ki? Çok bu yalnız kalmak istiyorsun? “Yalnız başıma da dünyayı idare edebilirim” düşüncesi mi var aklında? Bazı kişisel sorunlarımız için her zaman geri dönüş yolu vardır. Siz isteseniz de istemeseniz de o yol sizi bulur ve bir anda üzerinde yürümeye başlarsınız. Bu yolu sizin önünüze koyan kişiler de hiç kuşkusuz az önce saydığım kişilerdir. Peki, onlar olmadığı zaman ne yapacaksınız? Yalnızlığı seçmek ne kadar kolay geliyor insanlara. Farkında olmadan etrafınızdaki herkesi, herşeyi silmeye karar veriyorsunuz.

Hayata üç nokta koymak gerçekten çok kolay. Bir devamlılık olacak evet. Ama nasıl olacak ve sizi nereye götürecek? İşte tam burada başlıyor hikayemiz. Bizi biz yapan bütün ayrıntılar işte tam burada gizli. Ayrıntıları aramaya başladıkça hayatımız biraz daha renkleniyor. Bugüne kadar kaçınız yapmak isteyip de yapamadığınız bir şey gerçekten yaptınız? Kaçınız hayatınızı renklendirmek için uğraştınız? Belki hiçbiriniz, belki hepiniz. Karanlık bir odada uyandıktan sonra kaçınız güne mutlu bir şekilde devam edebildiniz? Yüzünüze çarpan yağmur hanginize suçluluk duygusu aşıladı?

Pişman değilsiniz elbette. Etrafınızdaki insanlar her gün başka bir sebepten dolayı üzülüyorlar. Yaşadıkları olayları başkalarına anlatıyorlar ve onların güzel sözler söyleyip kendilerini rahatlatmalarını istiyorlar. İnsanoğlu bencillikte hiçbir zaman sınır tanımayacaktır. Her geçen gün etrafınızdaki bir insanın sizi farklı bir açıdan üzdüğünü farkedeceksiniz. Ona bu durumu anlattığınız zaman ya size saldırmaya başlayacak ya da sizi dinlemeyecek. Her iki durumda da kaybeden gene siz oluyorsunuz. Onun gözünde siz; aslında gerçekleri söyleyen kocaman bir yalancı. Sizden duymak istediği sözler bunlar değil ki. Onu mutlu edecek sözler söylemelisiniz. Onu desteklemeniz lazım, her ne kadar yaptıkları büyük bir hata olsa bile. Onu sevmeniz, onun hep yanında olmanız lazım. Her ne kadar olmak istemeseniz bile.

Özel insanlar elbette olacaktır. Kimisi ileride çok sevdiğiniz bir insan olur. Kimisi yanınızda ayırmak bile istemediğiniz çok iyi bir arkadaşınız. İnsanoğlu her geçen gün daha da bencilleşiyor. Her geçen gün daha da egosuna yeniliyor, kalbi yerine onu dinlemeye başlıyor. Doğru insanları bulmak gerçekten zor değil. Doğru insanları, doğru zannettiğiniz insanların arasından çekip almak gerçekten zor değil.

Karanlık yerini aydınlığa bırakmak üzereydi. Pencerenin kenarına oturmuş etrafı seyrediyordum. Dışarıda yavaş yavaş parıldayan güneşin yüzümü ısıtması o kadar güzel gelmişti ki. Sabahın o ilk ışıkları odamın içerisini sarmaya başlamıştı. Güneş yavaş yavaş hayatımı sarmalayan gerçekliği yok ediyordu. İstediğim gerçekten bu muydu bilmiyorum. İnsanoğlu bazen gerçekleri görmek istemiyor. Etrafındaki sahte dünyayı sonsuza kadar unutmak istiyor. Her gece uykuya dalmadan önce hayalini kurduğu gibi bir dünya istiyor.

Hiç yorum yok: