3/19/2009

Ya Biterse

Önce içimden geçenleri söylemek istedim. Farkında olmadan sayfalar dolusu şeyler yazmıştım. Sonra kısaltmaya karar verdim. Seninle yaşadığım en güzel zamanları kısaltmak istedim. Elini tuttuğum an. Yağmurda başbaşa yürüdüğümüz gün. O doyumsuz anların hepsi. Yazarken ne kadar da kolay geliyor insana. İçindekileri kağıda dökerken ne kadar benciliz ne kadar tek taraflı düşünüyoruz. Kimbilir senin içinden neler geçiyordu o anları yaşarken? Ben kafamda yarattığım seni yazıyorum satırlara. Asıl olmanı istediğim insanı yazıyorum istediğim kadar. Özgürüm sonuna kadar da yazabilirim.

Kafamda yarattığım her özgürlüğün bedeli ağır oluyor her zaman. Gene aynı şeylerin içimde hapsolmasından korkuyorum. Birgün elini sımsıkı tutacağım zaman kayıp gidersen gözlerimden. İçimdeki seni yok edersem yaptığım amaçsız davranışlar eşliğinde. Nereye kadar umutsuzluk peki? Yanında görmek istediğin bir dostunu görememek gibi. Ya da tavsiyesini istediğin bilge bir büyüğün. Elimden olmayan şeyleri ya da olamayacak şeyleri istemek ne kadar kötü bir şey. Peki zorlasam nereye kadar gidebilirim? Gene kaçsam mı acaba insanların bakışları arasında uzaklara?

Sorular hep devam eder. Cevap olarak yarattığımız tek şey kaçmak veya inkar etmektir. İkisi de kolay gelir insanoğluna. Kaçarsın çünkü savaşayamayağını anlarsın. Karşındaki senden daha güçlüdür ve seni eziyordur. Bu durumda yapacağın tek şey arkanı dönmek ve uzaklaşmak. Ne kadar kolay değil mi? Sen ki onu karşına almışsın ve göğsünü gere gere savaşı başlatmışsın. Kafandaki bütün sorunları bir kenara bırakmışsın ve hazırsın evet onu yenmek istiyorsun. Onun en ufak hamlesinde geriye çekilmen ve gitmen ne kadar korkakca ne kadar adi. İnkar etmek var bir de. Aslında öyle demek istemedim lafını her yerde duyuyoruz. Kendimizi kandırmayalım inkar etmek de kaçmak gibi bir şey. Ama çevremizde o kadar iyi inkar eden insanlar var ki. Aklımızın ucundan bile geçmiyor “aslında kaçmak istiyor” diye. Rollerini iyi oynuyorlar. Taktıkları maskelerin hakkını iyi veriyorlar.

Bir insanı diğerinin gözünde bitiren tek şey egodur. Kendini beğenmişlik, kendini olduğundan daha güçlü gösterme çabası. Sonucunda elbette o kişiyi kaybettiğin zaman üzülmezsin ki. Daha kapana kıstırılacak çok avın olacak senin. Ama ya hayattan beklediklerin birgün biterse. Ya umut dediğimiz o arada kapımızı çalan duygu seni terk ederse.

Karamsarlığa gebe bu yazı da burada biter. Okuyanlar ders çıkarsın şunu bunu yapsın diye yazmadım. İçimden geldi şu sayfayı dolu görünce ve içimdekileri dökünce rahatlıyorum sanki. Esen kalın…

3/12/2009

Vicdan

Kafamızdan artık birşeylerin yok olmasını istiyorduk. Sabah uyandığımızda gözlerimizdeki ağırlığı eski haline getirmenin birsürü yolu vardı. Ya soğuk bir su ya da sert bir rüzgar. İkisinin de olmadığı bir dünya aslında hisssettiklerimiz. Kapana kısılmış gibi, kimsenin olmadığı bir zindan misali. Elinizi uzattığınız ve sizden birşeylerin koparıldığı her dakika, her saniye daha da gözlerinizi kaybediyorsunuz.

Yorgun bedenlere ilaç gibi gelecek tek şeydir yalan. Beyaz yalanlardan bahsetmiyorum. Etrafınızdaki kişileri, sevdiğiniz insanı veya dost olarak gördüğünüz kişilerin hepsini etkileyebilecek yalanlar. Hayatınızı doğru düzgün yaşayamıyorsanız yalanların arkasına saklanın. Hayatınıza birsürü renk katın. Hani şu siyah ve beyaz olan dünyanıza. Etrafınızdakileri kandırın ki onlar da size karşı istediğiniz gibi davransın. Korkmayın gerçeği sizden başka kimse bilmiyorum.

Peki vicdan dediğimiz o duyguya ne oldu? İnsanları kandırıp peşimizden sürüklediğimiz zaman; acaba hiç düşünmüyor muyuz bu duyguyu? Hissetmeyenler vardır elbet. Kaybolmuş insanlardır onlar. Fiziksel olarak demiyorum elbette. Kafalarının içindeki siyah bulutları aralamak veya daha da fazlalaşmasını engellemek yerine; o bulutlarla yaşamaya alışan ve daha fazla isteyen insanlardır bunlar. Siyah bulutlar geleceği görmemizi engeller. İleride yaşayacaklarımızı veya yaşamak istediklerimizi köreltir. Bir bakıma hayalleri yok eder. Hayalleri olmayan insan boş bir insandır. Çoculuğumuzun o en aptal dönemlerinde bile gördüklerimiz ve duyduklarımız ışığında hayaller kurabiliyoruz. İnsan yaşamının vahşiliği yüzünden mi kaybediyoruz acaba hayal dünyamızı? Gerçeklik bu yüzden mi bize bu kadar yapmacık ve olanaksız görünüyor?

Yaşadığınız şeyler sizi etkiliyor elbet. Kullanılmak mesela. Oradan oraya sürüklenmek. Çaresiz, bitik bir hayatın kapılarını açan en önemli unsur belki de. Kaç insan tanıryorsunuz keşke şunu yapmasaydım diyen? Çok değil mi? Bir insanın yanında olmak size mutluluk veriyor olabilir. Hatta bunun en temel amacı da onu mutlu edebilmek. Hala kendi mutluluğunu es geçip karşısındakini mutlu etmek isteyen insanlar var mıdır acaba? Elbette var. Sizin mutluluğunuzdan ziyade kendi mutluluğunu isteyen bencil bünyeler olduğu sürece böyle insanlar elbette olacaktır. Birtanesi de bendim.

Gözleriniz yorulmaya başladı değil mi? Belki yazının saçma ve uzun olmasından dolayıdır. Belki de yaşadıklarınızdan dolayıdır. Belki de o kadar güçsüz ve çaresiz kaldınız ki; etrafınızda size soğuk su verebilecek kimse yok. Belki de öyle bir zindanın içindesiniz ki; güneşin doğuşuyla beraber esen sert sabah rüzgarını hissedemiyorsunuz.


12 Mart 2009 23:23