9/09/2008

Ego Kaygısına Takiben Kaçma Dürtüsü Hedesi

En büyük intikamları aşk için yaşamıyor muyuz zaten? Yaşayan bir insan olsa ve anlatsa diyorum ki her zaman derim bunu. Keşke içinden geçenleri bir şekilde net olarak aktarabilse bana. Yazarak ya da konuşarak orası hiç sorun değil aslında.

İntikam için her şeyi göze aldığımız aşk için değer mi peki? Bunun adı ego kaygısı da değil. Evet, belki de bize yapılanların ardından içine girilen karmaşık duyguları yaşarken intikam çanlarını binlerce kez çaldırmışızdır. Peki, gerçekten değer mi? Gerçekten intikam diye yola çıksak ve bize acı çektirenlere gereken cezayı versek? Geri döndüğümüzde mutlu olur muyuz bilmiyorum. Bildiğim tek şey intikam alma dürtüsünün bizi geçmişimizden asla koparamayacak olmasıdır.

Geçmişe bağlı kalmak sorun değil; gelecekte karşılaşacağın doğru insanın ardından zaten geçmiş kendiliğinden siliniyor. Karşındaki insan geçmişini yok ediyor. Bütün kötü anılar, bütün sarf edilen sözler. Hepsi kayboluyor. Sadece o ve sen varsın artık. Ne gerek var peki intikama? Egonu başkalarına ve özellikle kendine ispatlamana ne gerek var? Ama insanoğlu bencildir. İnsanoğlu bugüne kadar ne yaptıysa kendine yapmıştır evet. Hayatım boyunca bencillik yapmadım hoş bunu söylerken sunacak kanıtım da yok. Bugünden sonra yapmayacağım anlamına da gelmiyor elbette. Şanslı mıyım değil miyim bilmiyorum.

Kafamı kurcalayan sorular var. Geçmişi unutmak için mi birilerini sevmeye çalışıyoruz. Gerçekten yaşadıklarımız geçmişi unutma adına basit bir oyundan öteye gitmiyor mu? Her şey bilinçaltımızda saklı ise ve gördüklerimizin aldatmaca olduğunu biz bile anlamıyorsak bu dünya daha çekilmez bir hale gelmez mi?

Daha da bulanıklaşıyor her şey. Her geçen dakika. Her zaman ilk kafamıza gelen şey kaçmak olmuştur. Dışarıya çıkıp temiz bir hava almak, ya da güneşin doğuşunu seyretmek. Ya da arkadaşlarla gidilen köhne bir barda içilen sayısız bira. Bunlar insanı mutlu eden şeyler. Dün de fark etmiştim bugün daha da iyi anlıyorum. İsterdim ki; gece hava almaya dışarı çıktığım zaman, güneşin doğuşunu seyredeceğim zaman veya herhangi bir barda biramı yudumlarken. İsterdim ki yanımda sevdiğim kişi olsa. Arabesk olduğunu sanmıyorum bu düşüncelerin. Ve gerçekten nasıl duygular hissedeceğimi bilmiyorum…

2 yorum:

noir_desir dedi ki...

yaşananlar kimseye tam olarak aktarılamıo..ne fırtınalar kopuyor o hırçın sularda... denizin derinlerinde neler olup bitiyor,neler ölüp neler doğuyor.. kimse bilemiyor bunları.. kendimize bile söyleyemiyoruz,kendimiz bile farkındalığından uzağız çoğu zaman! Yazılar sadece geçmişin kalıntılarını daha iyi görmemizi sağlıyor.. evet geçmiş unutulmaz diyorum.. yaşananların izi geçmez.. unutmaya dair olsa bile tüm hareketlerimiz,kendi içimizde yeterliliğe ulaşamadığımız takdirde temelsiz adımlarımız sonucu yine aynı yerde buluruz kendimizi..unutmak adına dışarı çıkarız.. dışarı çıkınca ya da içince bir-iki , sanki tüm o düşünceler bizden uzağa savrulacakmış ve yolumuza nefes alabilir bir biçimde devam edebilecekmişiz gibi.. kaçıyoruz evet..acının boğuculuğundan,yapılarnların haksızlığından ve kısır döngünün işleyişinden kaçıyoruz,kaçmaya çabalıyoruz.. her çabada bir ökseotu yalnızlık daha ekleniyor yüreğimize.. öncekilerden kurtulmaya çalışırken üzerine binen katlar da cabası.. ve bilinçaltımızın oyunu bu! kaçmaya çalışmak ve yüzleşememek ya da yüzleşebilsen bile dış faktörler tarafından engellenmek hayatı çekilmez kılıyor elbet,günbegün..yeni yüzler geçmişin yıkıntılarını onarmıyor,sadece o an için barındırdığın renkleri daha canlı kılıyor.. yoksa siyahların gidişini sağlayamıyor.. geçmiş bizim daimi takipçimiz,adım adım ilerliyor sinsice,gölgelerin ardından.. ve en ufak bir boşlukta merhaba diyor yalanlarına meydan okuyarak..
insani hislerimize aldırmaktan korkuyorz..zayıf hissettireceğinden korktuğumuz için.. duyguları hiçe sayıyor insanlar çoğu zaman,kaçmayı tercih ediyorlar insanlığın kanıtı olan hissedebilmeden..doğallığı bırakıp maskeler ardına saklanıyorlar günümüz dünyasının cesur korkakları olarak! gördüklerimizle gerçek arasında farklar büyük.. bize tanıtılan maske ile, içinde kabuklaştırılmaya çalışılan öz örtülüyor yeniden kendini birine ifade edip sonra bir yabancı olmaktan korktukları için... ve maskelerin korkutucu gizemliliği ile soğukluğun karanlığı birleşiyor ve deste deste yalnızlıklar doğuyor her geçen gün, daima...

demento dedi ki...

Bazen farkına varıyoruz aslında. Bütün soruların cevabı aslında gözümüzün ucunda duruyor. Belki biraz daha cesaretimiz olsaydı sorunların üstesinden gelebilirdik. Nasıl bir darbe yemiştir ki o bünye daha fazla kurcalamaktan bile korkuyor. Cevabı bazen bulamıyor; bazen de bulmasına rağmen söylemiyor.

Ne geçebilir ki eline? Senin ya da onun yaptığı bütün yanlışların cevabı kafanın içinde olsa bu sana ne kazandırabilirdi? Yapacağın en doğru hareket bir dahaki ilişkinde aynı yanlışları tekrarlamamak olur. Bu güzel bir şey aslında. Saf bir düşünce olabilir ama; bazen insanoğlunun başına gelen kötü olayların ders verici nitelikte olduğunu düşünürüm. Yapılan hataları geride bırakıp yepyeni düşünceler ile her şeye tekrardan başlamak. Karşındaki insana hak ettiği kadar değer verebilme yeteneğini kazanmak mesela. Zordu benim için bunu kazanmak. Şimdi mutluyum ki insanlara hak ettikleri değerle yaklaşıyorum.

Peki nasıl anlayabiliyorsun? Bu insan şu kadar sevgi hak ediyor nasıl diyebilirsin? Karşındakinin düşüncelerini bilmeden nasıl böyle bir karara varabilirsin? Bir insanı tanımak o kadar zor ki. Bir insanı sevmekten daha zor belki de.

“Yeni yüzler geçmişin yıkıntılarını onarmıyor, sadece o an için barındırdığın renkleri daha canlı kılıyor.” Kesinlikle katılıyorum buna. Daha iyi özetlenemezdi. Şöyle ki ben de renklerin canlılığına kaptırmışım kendimi. Geçmişim yıkılmadı hala izlerini barındırıyor. Ama sanki o yeni yüzlerin varlığı o kadar heyecanlandırıyor ki insanı, belki de onca rengin sebebi de budur. Belki bu yüzden geçmiş kafandan uzaklaşıyor.

Maskeler. Hepimizin maskesi var aslında. Bazılarımız insanları kandırmak için; aslında var olan yüzünü başka şekilde göstererek ego tatmini için takıyor. Bazılarımız da etrafındakilere üzüntüsünü veya kırgınlığını göstermemek için takıyor. İşte tam burada dediğin gibi duygularımızı anlatmak yerine kaçmayı tercih etmemiz çıkıyor ortaya. Benim de maskem var. Sadece korktuklarıma karşı takıyorum. Acı çektirdiler çünkü. Kaç defa denedim ama savaşamadım.