3/19/2013

İsimsiz

Kendisinden en çok soğutan kişidir aslında “özgüveni az olan kız” tribi. İnsanı derinden yaralayan; çeşitli mecralarda örseleyen ve hatta hayattan soğutan şeydir. Bir de moral bozukluğu var. Hani; tam da aradığını bulduğunu zannetmek, bir türlü karar verememek, başın ne kadar sıkışırsa sıkışsın gene de çözüm yolu bulamamak. Bunların hepsi birer dışavurum işte. Ya her zaman yaptığın gibi yapacaksın ya da yeni bir yol deneyeceksin. Gelinen noktaya şaşırıyor insan aslında. Hani ne kadar bu kadar büyüdün, ne ara bu kadar toplum içerisinde bir birey haline gelebildin? Bu sorulardan tam kurtulacağın sırada kendini bambaşka girdaplar içerisinde buluyorsun. Yaşama savaşı mı? Aşk meşk mevzuları mı? Gecinme sıkıntı mı? Hani bunca şeyin arasında cidden hangisini ön planda tutabileceksin acaba çok merak etmekteyim. Gerçekten dünyada seni en çok ilgilendiren şey nedir acaba bu konular arasında? Bilindik bir hikaye anlatmak isterim aslında. Hani her şey çok güzel başlar, zamanla daha iyi olur falan. Sonrasında bir anda biter gibi olur da kahramanımız kurtarır her şeyi. İnsanı klişelerden soğutan bir hikayedir bu işte. Herkesin mutlu olduğu, herkesin arzu ettiği hayatı yaşadığı gibi. İnsan cidden büyükçe farkına varabiliyor hayatın aslında bir masaldan öte olduğunu. Gerçekliğin her nefes alışında seni derinden yaraladığını. Elbette; hayata bir kere gelme geyiğini yapmak istemezdim ancak acı gerçek bu. Bak şimdi; hayatının kadını/erkeğini rahatlıkla bulabilirsin. Bu gerçekten önemli bir konu değil. Onun seni kabul etmesi, onun gözünde değer kazanman her şeyden daha zordur. Ne yaparsan yap, ne derecede mücadele verirsen ver, bir şekilde onun gözünde de değerli olmak; bir köşeye atılmamak istersin. Verdiğin çabalar, girdiğin mücadeleler… Ben de gayet iyi anlıyorum seni. Ben de farkındayım yaşamak istediğin hayatı, girmek istediğin mücadeleleri. Bir yerden sonra her nefes alıp verişinde onun adını sayıklamanı da anlıyorum. Bazı anlar geliyor; gerçekten bir şeyler yazamayacak kadar sinirleniyorsun. Kolundaki bütün kemikler sızlıyor, parmakların ağırlaşıyor. Gözlerinden yaşlar hafif de olsa kendilerini belli ediyor. Başında bilinmez şiddette bir ağrı. Tam yazacak iken; tam her şeyi kağıda dökecek iken bir anda her şeyi silme isteğin. Bir anda her şeyden vazgeçmen ve başka bir yola geçerek hayatına devam etmen. Halbuki ne kadar kolaydır değil mi kaçıp gitmek? Bir anda hiçbir şey olmamış gibi triplere girip; hayatı normal bir şekilde yaşamaya, aslında hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışmak? Bir şekilde ayağa kalkacaksın elbette. Elini yere koyduğun zaman toprağı hissedeceksin. İnsanlar sana gülerken onları görmezden gelmeye, onların hayatlarına küfür etmeye devam edeceksin. Başını yukarıya kaldırmaya bile korkacaksın artık “ya herkes bana bakıyorsa?” diye. Ve her geçen dakika kemiklerindeki sızıyı vücudunda hissetmeye devam edeceksin. Ve her yarım kalan yazı gibi kaybolup gideceksin. Kimsenin okumadığı, kimsenin varlığından bile haberdar olmadığı.

Hiç yorum yok: