11/13/2008

Bir Hatanın Anatomisi

Umut kimimize göre gerçek kimimize göre boş bir beklenti gibi gelir. İki davranış biçimine de karşı çıkamıyorsunuz. Ne zıtlar ne de birbirlerine benziyorlar. Tek ortak noktaları tek bir şeye inandıklarıdır.

Sokaklarda tek başınıza dolaşmayalı ne kadar oldu? Günler, aylar... Belki de seneler... Tek başınıza çıkmaktan korkuyor musunuz yoksa? Karşınıza çıkacak bir vitrin camından kendinizi gördüğünüzde neler hissedeceksiniz acaba? Tek başına, çaresiz ve üzüntülü bir karakter. Hayatın peşinden koşmak yerine yaptığı hataların farkına varıp içine hapseden bir mahkum.

İnsanoğlunun en temel özelliklerinden birisidir hata yapmak. Sadece insana özgü değildir elbette. Bizi en çok ne üzebilir açıkçası tahmin bile edemiyorum. Karşınızdakinin büyük bir hata olduğunu anlamak mı yoksa karşınızdakinin sizin tamamen bir hata olduğunuzu söylemesi mi? İkisi de etkiliyor bünyeyi. Sarsıyor bedeni travma eşliğinde. Kafanda kurduğunu senaryolar su yüzüne çıkmaya başlıyor. “Ya onu kaybedersem?” diyorsun uzun bir aradan sonra. Yaklaşan gün ışığı seni daha da tedirgin ediyor. Yeni bir gün düşüncesi ne kadar soğuk geliyor, ne kadar acımasız hissettiriyor. Hatanın farkına varabilmek için kendini bugüne kadar hiç olmadığı kadar zorluyorsun. Sonuç kocaman bir boşluk. Dakikalar geçiyor saatler yaklaşıyor ve sen hala cevabı bulamadın. Neden mi?

Hata sende değil çünkü. Paranoyak kovalamacalar eşliğinde geçen saatler sana gün ışığının enfes lezzetini tattırırken fark ediyorsun. Hayır, suç sende değil. Senin de suçlu olduğun anlar oldu ama bu an değil. Senin hatan; geçmişte yaptığın hatalardan ders çıkarmamak. Hataları yaşadıktan sonra yenilerinden korkmak yerine cesurca üzerlerine gidebilseydin gece boyunca yaşadığın korkunç dakikaları yaşamayacaktın. Ne yapman gerektiğini bilecektin belki de sıcak yatağına uzanıp güzel rüyalar görecektin. Hayatımız boyunca yaptığımız hatalar aslında birer ders gibidir. Derse girip girmemek senin elinde. Sıkılırsa bu hayattan, yaşadıklarından kısacası aynı hatayı daha önceden yaşadıysan o derse girmezsin. Aynı şeylerin tekrar anlatılması canını nasıl sıkarsa aynı hesap.

Her zaman kurtuluş yolunu gökyüzünden beklemeyeceksin. Belki yağmur yağar ve içimdeki kötü düşünceleri alıp götürür martavalına çok inandım işe yaradığı anlar da oldu. Yağmurun yüzüne değdiği her an kendini onun yerine koyuyorsun. Tek bir damla ve yok oluyor. Hayat da böyle mi gerçekten? Bulutların arasından akıp yeryüzüne gelen bir yağmur tanesi kadar mı ömrümüz var? Peki, bulutların arasından akmak yağmur damlasının hatası mı? Onun bunu tekrardan yapma şansı yok. Ama senin var. İstediğin kadar yağ, gökyüzünde süzül, ağla.

Yeniden güneş doğduğunda herhalde daha da anlamlaşır bu yazdıklarım. Eğer hala bir şeyler hissetmiyorsan kafanı kaldır ve yeni doğan güne merhaba de. Hissedebileceğin en güzel şey belki de bu.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Karşınızdakinin büyük bir hata olduğunu anlamak mı yoksa karşınızdakinin sizin tamamen bir hata olduğunuzu söylemesi mi? İkisi de etkiliyor bünyeyi.

valla bende öyle yüksek bir ego var ki, karşımdaki bana öyle bir şey söylese direk "sktir lan kıçımın kenarı" deyiveririm. tabii bu normal arkadaşlarım için geçerli. sevgili açısından kendisinden çok karşısındakini düşünen birisine sahip olduğum için o konuda hiç sıkıntım olmayacaktır.

Okyanu∫takί rüzgar ~ dedi ki...

Dün ev arkadasımla bir konuyu tartıştık. biraz tatsız bir muhavbbetten acıldı konu . bana : insan zamanla hiç bir şeyi siklememeye baslıyor. Bugun elele tutuşursun yarın atıyorum öpüşürsün sonra yiyisirsin sonra da bakmışsın hayvan gibi sevişmişsiniz. artık bazı şeylerin kaşarı oluyorsun ve sallamıyorsun..

Konu vicdanla alakalı bir şeydi.

Simdi düşünüyorum da hayat böyle ise: bazı şeyleri yasadıkca artık kaşarlaşıyorsak .. - ki oluyor evet - ama insanı içindeki o umut denen zıkkımın zınk diye belirmesi yok mu. odur işte beni benden alan..

Bunun üzerine sen konuşursun ben konusurum o konusur falan.. herkes yazdığın o satırlarındaki o soru işaretlerine takılıp kaldı bence. en son dün gece kadıköyde ara sokaklarda yağmur altında yürüdüm. Bir sokak lambasının altında durdum. sigara içmesem de sık sık , ve gecenin o saatinde pek sağlıklı bir davranış olmasa da ısığın altında sigaramı içtim.

Ha bir şey olmadı iyi ki. ama tatsız bir durum olsaydı da ipleyecek durum da değildim.

Çünkü Üzüntünün üzerine kaşarlasmıştım.