3/12/2009

Vicdan

Kafamızdan artık birşeylerin yok olmasını istiyorduk. Sabah uyandığımızda gözlerimizdeki ağırlığı eski haline getirmenin birsürü yolu vardı. Ya soğuk bir su ya da sert bir rüzgar. İkisinin de olmadığı bir dünya aslında hisssettiklerimiz. Kapana kısılmış gibi, kimsenin olmadığı bir zindan misali. Elinizi uzattığınız ve sizden birşeylerin koparıldığı her dakika, her saniye daha da gözlerinizi kaybediyorsunuz.

Yorgun bedenlere ilaç gibi gelecek tek şeydir yalan. Beyaz yalanlardan bahsetmiyorum. Etrafınızdaki kişileri, sevdiğiniz insanı veya dost olarak gördüğünüz kişilerin hepsini etkileyebilecek yalanlar. Hayatınızı doğru düzgün yaşayamıyorsanız yalanların arkasına saklanın. Hayatınıza birsürü renk katın. Hani şu siyah ve beyaz olan dünyanıza. Etrafınızdakileri kandırın ki onlar da size karşı istediğiniz gibi davransın. Korkmayın gerçeği sizden başka kimse bilmiyorum.

Peki vicdan dediğimiz o duyguya ne oldu? İnsanları kandırıp peşimizden sürüklediğimiz zaman; acaba hiç düşünmüyor muyuz bu duyguyu? Hissetmeyenler vardır elbet. Kaybolmuş insanlardır onlar. Fiziksel olarak demiyorum elbette. Kafalarının içindeki siyah bulutları aralamak veya daha da fazlalaşmasını engellemek yerine; o bulutlarla yaşamaya alışan ve daha fazla isteyen insanlardır bunlar. Siyah bulutlar geleceği görmemizi engeller. İleride yaşayacaklarımızı veya yaşamak istediklerimizi köreltir. Bir bakıma hayalleri yok eder. Hayalleri olmayan insan boş bir insandır. Çoculuğumuzun o en aptal dönemlerinde bile gördüklerimiz ve duyduklarımız ışığında hayaller kurabiliyoruz. İnsan yaşamının vahşiliği yüzünden mi kaybediyoruz acaba hayal dünyamızı? Gerçeklik bu yüzden mi bize bu kadar yapmacık ve olanaksız görünüyor?

Yaşadığınız şeyler sizi etkiliyor elbet. Kullanılmak mesela. Oradan oraya sürüklenmek. Çaresiz, bitik bir hayatın kapılarını açan en önemli unsur belki de. Kaç insan tanıryorsunuz keşke şunu yapmasaydım diyen? Çok değil mi? Bir insanın yanında olmak size mutluluk veriyor olabilir. Hatta bunun en temel amacı da onu mutlu edebilmek. Hala kendi mutluluğunu es geçip karşısındakini mutlu etmek isteyen insanlar var mıdır acaba? Elbette var. Sizin mutluluğunuzdan ziyade kendi mutluluğunu isteyen bencil bünyeler olduğu sürece böyle insanlar elbette olacaktır. Birtanesi de bendim.

Gözleriniz yorulmaya başladı değil mi? Belki yazının saçma ve uzun olmasından dolayıdır. Belki de yaşadıklarınızdan dolayıdır. Belki de o kadar güçsüz ve çaresiz kaldınız ki; etrafınızda size soğuk su verebilecek kimse yok. Belki de öyle bir zindanın içindesiniz ki; güneşin doğuşuyla beraber esen sert sabah rüzgarını hissedemiyorsunuz.


12 Mart 2009 23:23

Hiç yorum yok: