9/09/2008

Sabah

Uyumama kararı aldım. Niye böyle bir şey yaptım ben de bilmiyorum. Belki de istemiyorum. Saçma olacak belki ama gerçekten uyumayı istemiyorum. Özellikle bugün. Gözlerimi kapattığım zaman gördüğüm görüntüler yüzünden mi acaba?
Halbuki uyumaya severim. Kopuyorsun bir anda hayattan. Sadece sen ve rüyaların. Bazen de kabusların tabi. Daha çok kabus aslında. Bunu o kadar doğal karşılıyorum ki artık kabus görmek benim için son derece normal bir şey.

Değer ve denge… Bundan tam 5 sene önce ne olduğunu bilmediğim 2 sözcük. Meğersem ne kadar bağlantılıymış birbiriyle. Karşındakinin davranışlarına göre ona değer vermek. Seni sonsuza kadar seveceğine söz veren bir insanın bir anda bundan vazgeçip seni terk etmesine göz yummak. Bu kadar kolay olmamalı. Aşk denen şey bu kadar basit olmamalı.

Aslında aşk yokmuş gerçekten de. Ya da benim karşıma çıkmamış. Aşık olduğumu sanmışım bunca zamandır. Peki, bu hep böyle mi olacak? Sonsuza kadar!! Saf temiz bir aşktı sadece kafamda canlandırdığım. Kalbimin derinliklerinde yer edinmiş birisiyle maceralara atılmak. Bu cümleleri yazarken kalbim küt küt atıyor. Sanki böyle bir insanı bulmuş kadar heyecanlıyım. Aslında böyle biri yok. Belki de var ama kendini bana göstermiyor. Umutla arıyorsun sen gene de onu. Seni ne kadar çok seveceğini, seninle ne kadar çok ilgileneceğini hayal edersin. Kafanı yastığa koyarsın ve güzel rüyalara dalarsın. Onu öptüğün ona sarıldığın anı görürsün, hissedersin. Kalbin normalden daha da hızlı atmaya başlar. Ama bu sadece bir rüya…

Rüya bittiğinde acı gerçekle karşılaşırsın. Aslında hepsi beyninin sana yaptığı bir uydurmaca. Milyonlarca düşünce arasında aklının sana yaptığı bir oyun. Sen seç hangisi güzel? Hangisiyle birlikle olmak istersin? Onunla değil mi, sadece onu istiyorsun onu düşünüyorsun onsuz yaşayamayacağını anlıyorsun. Her dakika geçtikten sonra onsuz bir hayatın nasıl olacağını kafanda kuruyorsun üzülüyorsun ağlıyorsun. Kaçmak istiyorsun kurtulmak istiyorsun gene ağlıyorsun. Kafanı kaldırdığın zaman etrafındaki simsiyah bulutları fark ediyorsun. Acı gerçekle yüzleşme vaktin gelmiş o zaman. Karanlığın içindesin!! Hala kabus görüyorsun. Bunların hepsi kafandan uydurduğun acı veren görüntüler. Bazı kabuslar gerçek olacak. Farkında olmadan dünyan değişecek. Kendini farklı bir yerde bulacaksın daha önce hiç gelmediğin. Ağlamanın tek kurtuluş yolu olduğu bir yer. Acı çekmenden zevk alan bir sürü varlık etrafında olacak. Kendini koruyabilirsin evet yapabilirsin bunu.

Sonra gene güneş doğacak. Etrafına baktığın zaman koskoca evde yalnız olduğunu fark edeceksin. Yanında olmasını istediğin kişileri ya da kişiyi kafandan geçireceksin. Sonra gözlerinden birkaç damla gözyaşı süzülecek. Gözyaşlarını döktükten sonra da bugüne kadar hep yanında olan sıcak yatağına uzanacaksın. Gözlerini kapadığın zaman gene onu göreceksin. Bu sefer ağlamak yok. Çünkü göreceğin rüya onu senin yanına getirecek. Hayatında hiç olmadığın kadar mutlu olacaksın.

Bu belki de 10 saniye sürecek senin için. Uyandığın zaman her şeyi rüyalarında bırakmış olarak dışarı çıkacaksın ve sabah güneşi yüzünü ısıttığı zaman…

Kalbindeki ve midendeki bu sancının hiçbir zaman geçmeyeceğini anlayacaksın…

1 yorum:

noir_desir dedi ki...

hislerimi anlattığın için çok teşekkür ederim :) bu yazı evet çok kısa bi dönem öncesinde hissettiklerimin tanımlayıcısı.. kendim bile tanımlayamazken... karanlık,acı,gözyaşı,uyuyamama ve aslında uyumak istememe,nefes alırken bile zorluk çekme,boş duvarlar,sessiz bir ev,kendinden başka kimsenin olmadığı gerçeği ve bireysellik... unutma isteği.. hem unutmak adına uyumak istemek hem de uyumamak ya da uyuyamamak.. en safça inandıkların nasıl da bambaşka olup acımasızca yansıtıyorlar gerçeği,nasıl da tokat gibi indiriyorlar.nasıl yerlebir edip yakıp yıkıyorlar verdiğin güveni,sevgiyi,masumluğu...
saf temiz aşklar birkaç darbe yemeden öncesinin aşklarıydı.. henüz çürümemişliğin aşkları.. çürükler parıldayan kırmızılar gibi sevemezler yeniden çok derinden ve kalıntılar olmadan berrakça.. işte değerlerin bu kadar basitleştirildiği, yalnızlığın ve mutsuzuğun gittkçe arttığı bir dünyaya hoşgeldin sen de...